Ölümsüzlük sembolü Huluppu Ağacı
Huluppu Ağacı...
Diğer adıyla Hayat Ağacı.
Kabala'daki adıyla Sefirot Ağacı.
Yazılı kaynak olarak karşımıza ilk, Sümer yazıtlarından Gılgamış Destanı'nda çıkar. (M.Ö. 2800)
Efsaneye göre, Fırat kıyısında (Mezopotamya) yetişen Huluppu Ağacı'nı Güney Rüzğarı kökünden söker. Tanrıça İnanna da ağacı götürüp bahçesine diker. Amacı kerestesinden bir iskemle ve yatak yapmaktır.
Lakin, ağacın tepesine Imdugud kuşu [1] ortasında Lilit isimli bir cin ve köküne de bir yılan yuva yapmıştır.
Bu nedenle ağacı bir türlü kestiremez.
İnanna önce Güneş tanrısı Utu'ya başvurur, karşılık alamayınca "kardeşim" dediği Gılgamış'tan yardım ister.
Gılgamış da, ağacı keser, Yılan'ı öldürür, Kartal'ı dağa, Lilit'i de çöle kadar kovaları. Sonra da, huluppu'nun kerestesini İnanna'ya verir.
(Bu semboller ayrı bir çalışma konusu)
Sadede gelelim:
Huluppu Ağacı, bildiğimiz söğüt.
Lakin söğüt deyip geçmemek lazım.
Artemis’den, Hera’ya, Merkür’e, Europa’ya, Hermes’e, Osiris’e, Isis’e, Poseidon’a, Zeus’a kadar aklınıza gelen kim varsa, mitolojisi içinde... ve kadim gelenek inisiye ritüellerinin bir çoğunda söğüt mutlaka var...
Örneğin Çin ezoterisinde inisiye; tekâmülü sonucunda "Mu Yang Ch’eng" mertebesine ulaşır ki...
Bunun adı "Söğütler Şehri"dir...
Çünkü çoğu ezoterik gelenekte olduğu gibi; Çin'de de söğüt ölümsüzlük sembolüdür...
Çin’deki "Söğütler Şehri" inisiyasyon ritüelinde; içine pirinç doldurulmuş bir kepçe biçimli kase (Tou) kullanılırmış. Kepçe (Tou) Çinlilerin Büyükayı takım yıldızına verdikleri isim. Türkçe'de "Cezve"...
Kutup Yıldızı (Demirkazık) ; Küçükayı takımyıldızının en parlak yıldızı.
Nedir özelliği?
Büyük Ayı’nın tepesinde... (Kutup Yıldızını bulmak için en, büyük bir cezve şeklindeki Büyükayı takımyıldızını bulup, ucundaki iki yıldız doğrultusunda yaklaşık dört adım atmak gerekiyor)
Dünyanın ekseni ile arasındaki fark sadece bir derecenin dörtte üçü yani 44 dakika kadar.
Semavi merkez semboliği?
Lakota Yerlilerinin inançlarına göre, insan oğlu Wakan-Tanka (Gök Tanrı)'nın yarattığı en mükemmel varlıktır. İnsanın varlığına saygı, onu yaratanın değerine eş tutulur. Lakota Yerlilerinin Gök Tanrı inancına göre, genç bir kız, Wakan-Tanka'nın kutsadığı "Hayat Ağacı"dır..
Hayat Ağacı
-Gök Kubbe dünyanın üzerine atılmış örtüdür.
-Gök Kubbe aynı zamanda bir kazandır.
-Kutup Yıldızı Semanın kazığıdır (DemirKazık)
Sogodiana... İran'ın Afganistan sınırındaki antik kentinin adı. (M.Ö. 600)
Soğdca, Soğutça veya Soğdakça; anlamı Söğüt...
Günümüzdeki adı Zahidan... <> Zahit <>; Zühd;
Dünyaya rağbet etmemek. Nefsâni zevk ve arzudan kendini çekmek...
Sukût: İbranice Shekinah, Arapça Sekene... (Tanrının dişil yönü.)
Bitmedi...
04.10.2016 tarihinde, Facebook duvarımda paylaştığım "Çeng" yazımda da
"Söğüt Ağacı" geçiyor. ('Çeng', söğüt ağacından yapılmıştır)
Söğüt, tüm kadim uygarlıkların kutsal Huluppu Ağacı'dır.
Eski Mısır’da, Anadolu’da, Mezopotamya’da kadınlar salgısından ilaç yapar…
Söğütün latincesi “salix alba”, salgısı da salisilik asit.
Günümüzdeki ticari adı da Asprin.
Misal, Anadolu’da başı ağrıyan söğüt altında uyur, iyi gelsin diye.
[1] Imdugud Kuşu:
Bazen kartal olarak da anılır... Lakin; Akatlılar'da Anzu, Araplar'da Anka, Zümrüdü Anka, İran’da Simurg, Hindlilerde Garuda, Türklerde Hüma adları altında çeşitli efsanelere konu olarak sürmüştür.
Amerika yerlileri arasına kadar uzanır... Efsaneye göre; gök gürültüsü bulutlarını simgeler. Bu kuş kaderin habercisi... sözüne karşı gelinmez. Kanatları açılınca bütün göğü kaplar.
***********************
Ölümsüzlük altında Gılgamış
O ki, üçte bir insan, üçte iki tanrı, renkli sedire uzandı artık, yatacak.
Yüce kıral Gılgamış, Uruk'un baş duvarcısı, bilge tanrıça Ninsun'un oğlu, hangi esinle aradı ölümsüzlüğü ağzında ırmakların, sen, dağı ovaya yıkan, geçmişteki gelecek, anlat bana onun ikinci kez ağlayışını.
Yiğitler de, erenler de Ay'a benzerler, gittikçe büyür, ışır, solup gider sonra, sürülerle yıldız geçer omuz başından, her şeyi bilendi o, gizleri görürdü, yüreğin sesi tohumsuz yağmura döner.
Yaz aylarını gezdiren ışık duyulmaz kışın, bir gözde yıldız vardır, ötekinde günah, yarılmış incirdeki ısı erimez asmada... Sağ elin düzeni ayrı, sol elin ayrı...
Hem tanrı, hem insan olamaz kimse yüzakıyla, sağaltıcı yosmayı saldı ormana kent, kimmiş yabanıl hayvanlarla gezen bu damsız er, bakıştılar bir pınar başında iki gün, kadın göğsünü açtı ve üzerine çağırdı, ekti biçti adam altı gün yedi gece, ama ne ceylan kalmıştı ne geyik, döndüğünde.
Güçsüzdü artık av tuzaklarını bozan, yozmuştu, yüreğinde insana özgü duygular, çoban çadırlarına çekti kadın onu, "ekmeği çiğne" dedi, "yaşamın kabuğudur bu, şarap iç, şarap ülkenin soyağacıdır."
Ve giysisinden yırtıp tüylü kasları giydirdi, "Gılgamış'la dövüşe git, donandır kenti."
Tapınaklı pazar yeri Uruk'a vardığında, bir sokak ortasında durdu, silip vakti, buldu Gılgamış dengini, gece halkındır artık, ayağını uzatıp kiralı önledi, boğalarca bir döğüş önce, yıkılır kapılar, korku gün doğarkene ve düzen solurdu, ama kurdular orman yolculuğuna giden dostluğu.
Dağdaki düzeni değiştirmeğe kalktı kıral, küçük bir delilik dünyası olan saçlı insan, dedi, ormandaki kötülüğü yok edeceğiz, sedir kesilen dumanlı ormanda Humbaba'yı, kükreyince değişir yönler, soluğu tutuşur, ormanın bekçisidir o, uyumayan sığırtmaç, ve düş gördü yaratık Gılgamış, yorumladı dostu: alınyazın değildir düş görmeyen ölümsüzlük, sana yalnız kırallık verdi atalar tanrısı.
Melih Cevdet Anday (1915- 2002)
Yorumlar
Yorum Gönder