Eksi Sıfır şifreleri
Eksi Sıfır'ın şifreleri 1:
Geçen gece ilham perisi rüyamda kulağıma fısıldadı: "Sayılara dikkat et" diye... sayılar... Pisagor "evren sayılardan oluşmuştur" der. Yunanlı tarihçi Plutark’a göre, Pisagor Mısır’ı ziyaretinde inisiye olmuş ve Heliopolis’te Mısırlı rahip Oenuphis’ten önemli bilgiler edinmiştir.
Sayılar ve harflerle ilgili ezoterik yani batıni bilgiler, görünen dünyanın arkasında başka, derin bir anlam olup olmadığını çözmek için kadim bir yöntemdir.
Sayfa 7'de "ölümüne" diyerek atılan zar üç kere üst üste dokuz gelir...
"Ölümüne" ve "dokuz"....
Yunan alfabesinin orjinal hali "Alfa" ile başlar "Omega" ile biter.
Alfa sıfır, Omega dokuzdur: Alfa başlangıcı (doğumu) Omega sonu (ölümü) sembolize eder.. Dördüncü atışta altı gelir ve "ahali rahatlar"...
Dokuza dönecek olursak... Zar üç kere dokuz geldiğine göre...
3 x 9= 27... (2+7= 9)
Dördüncü zar altı. Altı "mükkemmel sayı"ların ilkidir:
(Euclid; "bütün pozitif tam bölenlerinin toplamının yarısına eşit olan")
Mükkemmel sayılar çift; yani dişildir.
27+6 = 33... (3+3=6) Kitapta altı iki kere geçiyor.
33+33 = 66... Tespihler 11'li versiyonları olsa da genellikle 33 ya da 99 tanelidir.
Bir tur, iki tur, üç tur.
Eksi Sıfır'ın şifreleri 2:
Sonunda yün çilesini açmanın yolunu buldum.
Tektek (Fikri) kafa dinlemek için Mikail Tepesi'ndeki sığınağına gittiğinde,
"kargaburunlu ince bir oğlan" ile tanışır. Adı Raven'dir.
Raven, kuzgunun İngilizcesi. Diğer bir deyişle Raven bir kuzgun.
Kuzgun deyip geçmemek lâzım... Dünya genelinde şan şöhret sahibidir:
Şamanizm'de Tevrat'ta, İncil'de, Kuran'da ve birçok folklorik kültürde adı geçer. Sıfatları çoktur, saysan sonu yoktur.
Fazla uzatmadan, kitabın ruhuna bağlı kalarak kısaca; kuzgun ezoterik geleneğin Rehber'ini sembolize eder: İki âlem arasında, içsel yolculukla "karanlıktan", "aydınlığa" dönüşümün yolunu gösterir.
Kuzgun (Raven) Fikri'yi mezara gömer. Ve şöyle seslenir:
"Hep o istediğin şey, bir define oldun artık... biri gelip buluncaya kadar bir definesin, çıkartırlarsa belki hazine olursun."
Kuzgun ve mezar...
Kabil, kardeşi Habil'i öldürür ama nasıl mezar kazıp onu gömeceğini bilmez. ?
Maide suresi 31: "Nihayet Allah, ona kardeşinin ölmüş cesedini nasıl örtüp gizleyeceğini göstermek için yeri eşeleyen bir karga (kuzgun) gönderdi."
Kitap kapağındaki "mor tavşan" yorumum:
Mor, renk tayfının 7. ve son rengidir. Mistik renk kabul edilir. Ve "Seçilmişlerin Rengi" denir; İmparatorların ve olağanüstü güçleri olduğuna inanılan din adamlarının rengi olan mor, yüceliği, gücü sembolize eder...
Başka? Malum mor renk ölüm, mort morte... (Bkz: Yazarla söyleşi)
Tektek (Fikri) gömüldüğü çukurda "mor lekeler" görmeye başlar. Kendini tekrarlayan.
Ve sonunda; "O düzensiz morluğun merkezindeki, incecik mor delikten içeri doğru, baş aşağı daldım" (S:49)
Alice gibi sanki; tavşanın arkasından deliğe dalmıştı. "Harikalar Diyarı'na"....
Hiç bitmeyecekmiş gibi gelen o düşüş, insanın kendini birdenbire soruların, sorgulamaların, paradoksun ve kavramların “çöküş”ünün ortasında bulması; bir anda zırhsız ve zeminsiz, çırılçıplak kalıvermesi...
Matrix filmini hatırlarsınız. "Ne diyordu Morpheus, Neo’ya: “Bu senin son şansın. Artık geri dönüş yok. Mavi hapı alırsan hikâye sona erer. Yatağında uyanırsın ve inanmak istediğin her neyse ona inanırsın. Kırmızı hapı alırsan ‘Harikalar Diyarı’nda kalırsın. Ben de ‘tavşan deliği’nin gittiği yerleri gösteririm… Unutma, sana vaat ettiğim tek şey gerçek, daha fazlası değil…”
Matrix kelimesi, Latince, matematikte "içi boş kalıp" demektir.
Lâkin, filmde yine Latince "rahim" anlamına gelen "matric" kelimesine gönderme yapar: matrix <> matric <> mader. Mader ise Farsça "Ana"
( Meninski, Thesaurus (1680)
Eksi Sıfır'ın şifreleri 3
Kitap Hakkında
Kitabın arka kapağındaki yazı dikkatli okurun gözünden kaçmamıştır. Anahtar; yazının sonundaki "eksi sıfır sizi 'hikayenin hikayesi'ni anlatan ezoterik bir yolculuğa çıkarıyor" cümlesi.
Bu hakiki anlamda bir "Rehber" kitap.
Ezoterik gelenekte Rehber çok önemlidir. Kendi "içsel yolculuğuna" çıkan, kendini keşfetmeye, tanımaya çalışan yolculara yardımcı olur. Bu ilk seviye çok önemlidir. Sonraki seviyelerde de yine Rehberin yardımı gerekir.
Şu önemli noktaya dikkatinizi çekmek isterim: Son onbeş yıldır ortalığı kasıp kavuran; spiritüel ve "kişisel gelişim" vb. adı altında insanlara rehberlik ettiği iddiasında bulunanlarla bu kitabın ilgisi yoktur.
Gerçek Rehber, hiçbir zaman "bu budur, şu şudur, bunu şöyle yap" vs. demez, diyemez. Sadece, kendi tecrübeleri ve bilgisiyle "yolcunun" tefekkür sürecine, onu düşündürecek, sorgulatacak sorularla, "kıssadan hisse" içeren küçük hikayelerle ışık tutar, idrak yolunu açar. Çünkü yapılan yolculuk kendi yolculuğu değil, bir başkasının (çırağın) yolculuğudur. Her yolcu kendi hazinesi bulacak öyle değil mi?
Bu bağlamda, kitapta geçen ve "defineci" olarak sembolize edilen insanın kendisidir.
Aradığı "hazine" ise kendi derinliklerinde yatar.
Arka sayfada diyor ya; "Vurulan her kazma darbesi, yeraltında olan o aranılan şeyi yüzeye çıkartırken, bir taraftan da defineciyi yeraltına gömer"
Yeniden doğabilmek için önce ölmek gerekir. Raven'in (Kuzgunun) Tektek'i (defineciyi) kendi "hazinesini" bulması için mezarına gömmesi.
Kitapta iki E.A.Poe şiirinden alıntı var.
İlki "The Raven" (kuzgun) diğeri ise Lenore...
Poe'nun hikaye ve şiirleri ağırlıklı olarak ;
"Ölüm ve yeniden doğmak" temalıdır. Ve hep bir "kuzgun" geçer.
Örneğin "Ligeia" öyküsünde, Ligeia güzel ve "kuzgun saçlı" betimlenir...
Ligeia öyküsünde, Ligeia hastalanır ve ölür... Lenore ve Kuzgun şiirlerinde de, Lenore ölür... (Lenore şiir iken, Kuzgun öykü-şiirdir)
Lenore, tıpkı babasının öldürdüğü Seher gibi "öylesine genç" ölmüştür...
Sayfa 44'te "Lenore kim?" diye soruyor ya?:
"O eşsiz, o kutsal, ay yüzlü masum kız, meleklerce konmuştu Lenore adı"..
Şiir şu mısrayla sonlanır;
"Yüreğim rahat bu gece, ağıt söylemeyeceğim
ama uçuracağım o meleği, eski bir şükran ilahisiyle"
Sayfa 41'den;
"Hızla çarparken yüreğim, sürekli yineledim.
Bir ziyaretçi dedim, içeri girmeyi diliyor kapısında odamın."
Poe'nun kastettiği ölümden sonra dirilip kavuşmayı beklediği Lenore...
Şimdi bu "çok sevilen, aşık olunan kadın" sembolizması çok önemli.
Örneğin, Dante'nin ezoterik "İlahi Komedya" eserinde de var.
Eser bildiğiniz gibi üç bölümden oluşur:
Cehennem - Araf - Cennet
Rehberi Virgil ona Cehennemde ve Arafta rehberlik ederken Arafın tepesinde (Cennetin girişinde) bu görevini Dante'nin idealindeki kadın Beatrice'e bırakır.
Eksi Sıfır'ın şifreleri 4
Üç haftadan beri yazmak isteyip de bir türlü yazamadığım...
konunun önemine binaen muhtelif nedenleri var tabii; "ezoterik snopsis" kaygısı, bende kalması gereken kişisel çıkarımlarım vb. Bir orta yol bulacağım sanırım.
Kitap "Seher'e..." ithafıyla başlıyor ya...
Öncelikle, okuyucuların da fark ettiği gibi kitabın ana fikri;
"İki âlem arasında sıkışıp kalmış, özgürlüğünü arayan insan ruhu"
'Seher vakti' genel bilinen manâsıyla; Güneş doğmadan önceki vakit. Tasavvuf ve benzeri ezoterik yapılanmalarda "yolcu" için tefekküre en uygun zaman dilimi; hayat gailesinden uzak, kendiyle başbaşa kalabildiği an.
Lakin bundan biraz daha fazlası var; Seher vakti esasen iki aşamalıdır:
Fecr-i Kâzib ve Fecr-i Sâdık.
(Fecr: "yarmak, bir şeyi ikiye ayırmak, fışkırmak, açığa çıkmak)
Fecr-i Kâzib: yalancı fecir demektir ki, birinci fecirdir. Gecenin sonuna doğru, doğu tarafta ufuk üzerinde görülen, göğe doğru dikey piramit şeklinde yükselen, etrafı karanlık bir beyazlık, yani karanlığı yırtan donuk, geçici bir beyazlıktır. Bu geçici beyazlıktan sonra yine kısa bir süre "KARANLIK BASAR"
Fecr-i Sâdık: hakiki fecir; sabaha karşı doğu ufkunda tan yeri boyunca genişleyerek yayılan dağınık ve enlemesine bir aydınlıktır.
Bu önemli mi? Çok! Tıpkı birinci fecirin zahiri, ikinci fecirin hakikat olması gibi; bu iki vakit "zahiri" ve "bâtını" temsil eder; bir ayak zahirde, bir ayak bâtında. Kitabın ana fikri olan "iki âlem arası"
Tabii burada "seher vakti"nin "vakit" kısmı da ayrı önem arz ediyor...
"Zaman" ve "vakit" ayrımı... Zaman, her şeyden bağımsız akar gider; insanoğlunun müdahalesi olamaz. Vakit ise güncel deyimiyle "an" benzeridir; yaşadığımız her olay "vakit" te yaşanır.
Bu manâda; iki âlem arasında sıkışmış ruhun hürriyetine kavuşabilmesi için, önce zaman ve mekân dışına çıkabilmesi gerekir.
Dedim ya "yazacak çok şey var" amma... bende kalması gerekenler de var...
Son olarak... Sayfa 60: "badem"...
"Hamamın içi sıcaktı."
"Gerçekten, çok sıcaktı. Hem de çok!"
Sahi, hamamdan başka, bildiğiniz "bu kadar çok sıcak" ne var? :)
Ya da şunu sorayım; 'Hamam' nedir?
Yıkanıp, "kirlerden temizlenme"... yani "arınma" yeri...
Bu neyle olur? Suyla tabii...
Su?
Yaşamsal temel fonksiyonu dışında; temizleme, arındırmaya yarar.
Bu görevi yerine getirebilmesi için, kendisinin de "temiz" ve "arınmış" olması gerekir?
Mucizevi şekilde, bunu da yapar; buharlaşma marifetiyle "göğe yükselir"...
kendini damıtır ve yeryüzündeki kirlerinden arınır.
Sonra "yukarıda" yoğunlaşır ve yeryüzüne geri döner.
Bunun sonucunda "ölüleri diriltir" ?
Toprak Ana'nın rahmindeki tohumlara can verir.
Mezarlara "su dökme" adetinin kadim sebebi:
(Çoğu eski inançta ölüler mezara 'cenin halinde' yatırılır.)
Önerim, bu perspektiften "sayfa 60";
"badem'in hamam bölümü"nü bir kere daha okumanız.
Geçen gece ilham perisi rüyamda kulağıma fısıldadı: "Sayılara dikkat et" diye... sayılar... Pisagor "evren sayılardan oluşmuştur" der. Yunanlı tarihçi Plutark’a göre, Pisagor Mısır’ı ziyaretinde inisiye olmuş ve Heliopolis’te Mısırlı rahip Oenuphis’ten önemli bilgiler edinmiştir.
Sayılar ve harflerle ilgili ezoterik yani batıni bilgiler, görünen dünyanın arkasında başka, derin bir anlam olup olmadığını çözmek için kadim bir yöntemdir.
Sayfa 7'de "ölümüne" diyerek atılan zar üç kere üst üste dokuz gelir...
"Ölümüne" ve "dokuz"....
Yunan alfabesinin orjinal hali "Alfa" ile başlar "Omega" ile biter.
Alfa sıfır, Omega dokuzdur: Alfa başlangıcı (doğumu) Omega sonu (ölümü) sembolize eder.. Dördüncü atışta altı gelir ve "ahali rahatlar"...
Dokuza dönecek olursak... Zar üç kere dokuz geldiğine göre...
3 x 9= 27... (2+7= 9)
Dördüncü zar altı. Altı "mükkemmel sayı"ların ilkidir:
(Euclid; "bütün pozitif tam bölenlerinin toplamının yarısına eşit olan")
Mükkemmel sayılar çift; yani dişildir.
27+6 = 33... (3+3=6) Kitapta altı iki kere geçiyor.
33+33 = 66... Tespihler 11'li versiyonları olsa da genellikle 33 ya da 99 tanelidir.
Bir tur, iki tur, üç tur.
Eksi Sıfır'ın şifreleri 2:
Sonunda yün çilesini açmanın yolunu buldum.
Tektek (Fikri) kafa dinlemek için Mikail Tepesi'ndeki sığınağına gittiğinde,
"kargaburunlu ince bir oğlan" ile tanışır. Adı Raven'dir.
Raven, kuzgunun İngilizcesi. Diğer bir deyişle Raven bir kuzgun.
Kuzgun deyip geçmemek lâzım... Dünya genelinde şan şöhret sahibidir:
Şamanizm'de Tevrat'ta, İncil'de, Kuran'da ve birçok folklorik kültürde adı geçer. Sıfatları çoktur, saysan sonu yoktur.
Fazla uzatmadan, kitabın ruhuna bağlı kalarak kısaca; kuzgun ezoterik geleneğin Rehber'ini sembolize eder: İki âlem arasında, içsel yolculukla "karanlıktan", "aydınlığa" dönüşümün yolunu gösterir.
Kuzgun (Raven) Fikri'yi mezara gömer. Ve şöyle seslenir:
"Hep o istediğin şey, bir define oldun artık... biri gelip buluncaya kadar bir definesin, çıkartırlarsa belki hazine olursun."
Kuzgun ve mezar...
Kabil, kardeşi Habil'i öldürür ama nasıl mezar kazıp onu gömeceğini bilmez. ?
Maide suresi 31: "Nihayet Allah, ona kardeşinin ölmüş cesedini nasıl örtüp gizleyeceğini göstermek için yeri eşeleyen bir karga (kuzgun) gönderdi."
Kitap kapağındaki "mor tavşan" yorumum:
Mor, renk tayfının 7. ve son rengidir. Mistik renk kabul edilir. Ve "Seçilmişlerin Rengi" denir; İmparatorların ve olağanüstü güçleri olduğuna inanılan din adamlarının rengi olan mor, yüceliği, gücü sembolize eder...
Başka? Malum mor renk ölüm, mort morte... (Bkz: Yazarla söyleşi)
Tektek (Fikri) gömüldüğü çukurda "mor lekeler" görmeye başlar. Kendini tekrarlayan.
Ve sonunda; "O düzensiz morluğun merkezindeki, incecik mor delikten içeri doğru, baş aşağı daldım" (S:49)
Alice gibi sanki; tavşanın arkasından deliğe dalmıştı. "Harikalar Diyarı'na"....
Hiç bitmeyecekmiş gibi gelen o düşüş, insanın kendini birdenbire soruların, sorgulamaların, paradoksun ve kavramların “çöküş”ünün ortasında bulması; bir anda zırhsız ve zeminsiz, çırılçıplak kalıvermesi...
Matrix filmini hatırlarsınız. "Ne diyordu Morpheus, Neo’ya: “Bu senin son şansın. Artık geri dönüş yok. Mavi hapı alırsan hikâye sona erer. Yatağında uyanırsın ve inanmak istediğin her neyse ona inanırsın. Kırmızı hapı alırsan ‘Harikalar Diyarı’nda kalırsın. Ben de ‘tavşan deliği’nin gittiği yerleri gösteririm… Unutma, sana vaat ettiğim tek şey gerçek, daha fazlası değil…”
Matrix kelimesi, Latince, matematikte "içi boş kalıp" demektir.
Lâkin, filmde yine Latince "rahim" anlamına gelen "matric" kelimesine gönderme yapar: matrix <> matric <> mader. Mader ise Farsça "Ana"
( Meninski, Thesaurus (1680)
Eksi Sıfır'ın şifreleri 3
Kitap Hakkında
Kitabın arka kapağındaki yazı dikkatli okurun gözünden kaçmamıştır. Anahtar; yazının sonundaki "eksi sıfır sizi 'hikayenin hikayesi'ni anlatan ezoterik bir yolculuğa çıkarıyor" cümlesi.
Bu hakiki anlamda bir "Rehber" kitap.
Ezoterik gelenekte Rehber çok önemlidir. Kendi "içsel yolculuğuna" çıkan, kendini keşfetmeye, tanımaya çalışan yolculara yardımcı olur. Bu ilk seviye çok önemlidir. Sonraki seviyelerde de yine Rehberin yardımı gerekir.
Şu önemli noktaya dikkatinizi çekmek isterim: Son onbeş yıldır ortalığı kasıp kavuran; spiritüel ve "kişisel gelişim" vb. adı altında insanlara rehberlik ettiği iddiasında bulunanlarla bu kitabın ilgisi yoktur.
Gerçek Rehber, hiçbir zaman "bu budur, şu şudur, bunu şöyle yap" vs. demez, diyemez. Sadece, kendi tecrübeleri ve bilgisiyle "yolcunun" tefekkür sürecine, onu düşündürecek, sorgulatacak sorularla, "kıssadan hisse" içeren küçük hikayelerle ışık tutar, idrak yolunu açar. Çünkü yapılan yolculuk kendi yolculuğu değil, bir başkasının (çırağın) yolculuğudur. Her yolcu kendi hazinesi bulacak öyle değil mi?
Bu bağlamda, kitapta geçen ve "defineci" olarak sembolize edilen insanın kendisidir.
Aradığı "hazine" ise kendi derinliklerinde yatar.
Arka sayfada diyor ya; "Vurulan her kazma darbesi, yeraltında olan o aranılan şeyi yüzeye çıkartırken, bir taraftan da defineciyi yeraltına gömer"
Yeniden doğabilmek için önce ölmek gerekir. Raven'in (Kuzgunun) Tektek'i (defineciyi) kendi "hazinesini" bulması için mezarına gömmesi.
Kitapta iki E.A.Poe şiirinden alıntı var.
İlki "The Raven" (kuzgun) diğeri ise Lenore...
Poe'nun hikaye ve şiirleri ağırlıklı olarak ;
"Ölüm ve yeniden doğmak" temalıdır. Ve hep bir "kuzgun" geçer.
Örneğin "Ligeia" öyküsünde, Ligeia güzel ve "kuzgun saçlı" betimlenir...
Ligeia öyküsünde, Ligeia hastalanır ve ölür... Lenore ve Kuzgun şiirlerinde de, Lenore ölür... (Lenore şiir iken, Kuzgun öykü-şiirdir)
Lenore, tıpkı babasının öldürdüğü Seher gibi "öylesine genç" ölmüştür...
Sayfa 44'te "Lenore kim?" diye soruyor ya?:
"O eşsiz, o kutsal, ay yüzlü masum kız, meleklerce konmuştu Lenore adı"..
Şiir şu mısrayla sonlanır;
"Yüreğim rahat bu gece, ağıt söylemeyeceğim
ama uçuracağım o meleği, eski bir şükran ilahisiyle"
Sayfa 41'den;
"Hızla çarparken yüreğim, sürekli yineledim.
Bir ziyaretçi dedim, içeri girmeyi diliyor kapısında odamın."
Poe'nun kastettiği ölümden sonra dirilip kavuşmayı beklediği Lenore...
Şimdi bu "çok sevilen, aşık olunan kadın" sembolizması çok önemli.
Örneğin, Dante'nin ezoterik "İlahi Komedya" eserinde de var.
Eser bildiğiniz gibi üç bölümden oluşur:
Cehennem - Araf - Cennet
Rehberi Virgil ona Cehennemde ve Arafta rehberlik ederken Arafın tepesinde (Cennetin girişinde) bu görevini Dante'nin idealindeki kadın Beatrice'e bırakır.
Eksi Sıfır'ın şifreleri 4
Üç haftadan beri yazmak isteyip de bir türlü yazamadığım...
konunun önemine binaen muhtelif nedenleri var tabii; "ezoterik snopsis" kaygısı, bende kalması gereken kişisel çıkarımlarım vb. Bir orta yol bulacağım sanırım.
Kitap "Seher'e..." ithafıyla başlıyor ya...
Öncelikle, okuyucuların da fark ettiği gibi kitabın ana fikri;
"İki âlem arasında sıkışıp kalmış, özgürlüğünü arayan insan ruhu"
'Seher vakti' genel bilinen manâsıyla; Güneş doğmadan önceki vakit. Tasavvuf ve benzeri ezoterik yapılanmalarda "yolcu" için tefekküre en uygun zaman dilimi; hayat gailesinden uzak, kendiyle başbaşa kalabildiği an.
Lakin bundan biraz daha fazlası var; Seher vakti esasen iki aşamalıdır:
Fecr-i Kâzib ve Fecr-i Sâdık.
(Fecr: "yarmak, bir şeyi ikiye ayırmak, fışkırmak, açığa çıkmak)
Fecr-i Kâzib: yalancı fecir demektir ki, birinci fecirdir. Gecenin sonuna doğru, doğu tarafta ufuk üzerinde görülen, göğe doğru dikey piramit şeklinde yükselen, etrafı karanlık bir beyazlık, yani karanlığı yırtan donuk, geçici bir beyazlıktır. Bu geçici beyazlıktan sonra yine kısa bir süre "KARANLIK BASAR"
Fecr-i Sâdık: hakiki fecir; sabaha karşı doğu ufkunda tan yeri boyunca genişleyerek yayılan dağınık ve enlemesine bir aydınlıktır.
Bu önemli mi? Çok! Tıpkı birinci fecirin zahiri, ikinci fecirin hakikat olması gibi; bu iki vakit "zahiri" ve "bâtını" temsil eder; bir ayak zahirde, bir ayak bâtında. Kitabın ana fikri olan "iki âlem arası"
Tabii burada "seher vakti"nin "vakit" kısmı da ayrı önem arz ediyor...
"Zaman" ve "vakit" ayrımı... Zaman, her şeyden bağımsız akar gider; insanoğlunun müdahalesi olamaz. Vakit ise güncel deyimiyle "an" benzeridir; yaşadığımız her olay "vakit" te yaşanır.
Bu manâda; iki âlem arasında sıkışmış ruhun hürriyetine kavuşabilmesi için, önce zaman ve mekân dışına çıkabilmesi gerekir.
Dedim ya "yazacak çok şey var" amma... bende kalması gerekenler de var...
Son olarak... Sayfa 60: "badem"...
"Hamamın içi sıcaktı."
"Gerçekten, çok sıcaktı. Hem de çok!"
Sahi, hamamdan başka, bildiğiniz "bu kadar çok sıcak" ne var? :)
Ya da şunu sorayım; 'Hamam' nedir?
Yıkanıp, "kirlerden temizlenme"... yani "arınma" yeri...
Bu neyle olur? Suyla tabii...
Su?
Yaşamsal temel fonksiyonu dışında; temizleme, arındırmaya yarar.
Bu görevi yerine getirebilmesi için, kendisinin de "temiz" ve "arınmış" olması gerekir?
Mucizevi şekilde, bunu da yapar; buharlaşma marifetiyle "göğe yükselir"...
kendini damıtır ve yeryüzündeki kirlerinden arınır.
Sonra "yukarıda" yoğunlaşır ve yeryüzüne geri döner.
Bunun sonucunda "ölüleri diriltir" ?
Toprak Ana'nın rahmindeki tohumlara can verir.
Mezarlara "su dökme" adetinin kadim sebebi:
(Çoğu eski inançta ölüler mezara 'cenin halinde' yatırılır.)
Önerim, bu perspektiften "sayfa 60";
"badem'in hamam bölümü"nü bir kere daha okumanız.
Nerdeyse bir kitap çıkacak yorumlardan, gönlünüze sağlık şahane tespitler zahir ve batın a meraklılar için hep kitap hemde sizin yorumlarınız ansiklopedi değerinde.S Şenol Çakmakçı
YanıtlaSilTeşekkür ederim. :)
SilDiyen hakli demis, nerdeyse kitap cikacak yorumlardan diye :) kitabinizi okumak icin birhayli heves ettim burayi okuduktan sonra, kaleminizin ucu hic bitmesin
YanıtlaSilTeşekkür ederim lâkin kitabın yazarı değilim. Yazar arkadaşımdır. Sevgiler.
SilSunay'ın yorumunu merak ettim şimdi... o'nda bile yeni şimşekler çaktırmış olabilirsin? Bugüne dek hiç kitap okumamış gibi hissettim. Yaşa, var ol !
YanıtlaSilHa haaaa. Enginciğim cevap çok gecikti kusura kalma.
Sil