Cumhuriyet Öğretmenleri




Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte başlatılan eğitim seferberliğinin ilk önderleriydi onlar. Bu uğurda cefakârca, fedakârca hayatlarını adadılar; yokluk, yoksunluk, zorluk, zahmet umurlarında olmadan çalıştılar, çabaladılar.

Kendileri için hiçbir beklentileri olmadı. İsteseler, refah dolu bir yaşam sürecek imkânları vardı. Başta Cumhuriyetin ilk kadın öğretmenlerinden Refet Angın hanımefendi olmak üzere hepsini rahmet ve minnetle anıyorum.

Şanslıydım; bu özel insanlardan birkaçını tanıma fırsatı buldum. Ve onların sayesinde bugün, kendimden memnun bir hayat sürüyorum...

Süheyla Berker:

İngilizce öğretmenim... 1918 İstanbul doğumlu.  İlk - orta ve liseyi  Üsküdar Amerikan Koleji'nde tamamlar. Üniversiteye girdiği yıl, İzmit Ortaokulun'da göreve başlar. Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ve İsmet İnönü ile bu okulda iken tanışır. 1951- 1952 öğretim yılında Vefa Lisesi'ne tayini çıkar. 1955 yılında Oxford, Cambridge üniversitlerine (yaz okuluna) gider. 1963 yılında Amerikalıların açtığı bir sınavı kazanarak 1 yıllığına Columbia Üniversite'sinin "Teacher's College" kursuna katılır. Yurda dönüşünde, Vefa Lisesi'ndeki görevine devam eder... 1974 yılında ise Vefa Lise'sinden emekli olur... Sürekli vurguladığı;

"Eğitimin yanında, sosyal bir kişilik kazanmak ve şahsiyetli olmak çok mühimdir"

Bu öğretmenimin bende izi büyüktür...

Orta birinci sınıfta okurken babamı kaybettim. Benim için çok zor günlerdi. Tepetaklak olmuştum.  Kendimi yalnız hissediyordum ve özgüvenim dibe vurmuştu. Tabii ki derslerim de... İngilizce dersinden çakmak üzereydim. Annem işe girmek zorunda kaldığı için kendi başımın çaresine bakmalıydım:

"Kurtarma sözlüsüne" ihtiyacım vardı ama bu talebimi öğretmenime nasıl iletecektim?

Bir hafta boyunca cesaretimi toplamaya çalıştım. "Üç ders üst üste" olduğu bir gün... teneffüste Süheyla öğretmenimin yanına gittim. 70'li yıllar malum; "büyüklerle" konuşurken eller göbekte bağlanacak, baş öne eğilecek...


Bu kuralı bozmadan, mırıldanarak "öğretmenim, kurtarma sözlüsü" dedim...

Elini çenenim altına sokarak sertçe başımı yukarı kaldırdı ve şöyle dedi;
"Biriyle konuşurken, istekte bulunurken gözlerinin içine bakacaksın. Karşındaki isteğini yerine getirir ya da getirmez. Hiç mühim değil. Mühim olan her koşulda başının dik durmasıdır"

Ve inanın; o günden sonra başım eğik hiç kimseyle konuşmadım..

Belkıs Balkır:

Lisede Felsefe-sosyoloji-mantık öğretmenimdi. Evet - şaşırmayın- 70'li yıllar müfredatında böyle dersler vardı. Hem de haftada sekiz saat... Bir gün sınıfa kolunun altında gazetelerle girdi ve şöyle dedi:

"Bugünkü dersimiz makaleler..."

Ve ilk olarak Milliyet Gazetesi'ni açıp, Örsan Öymen'in "Politika Kazanı" köşesindeki makaleyi okudu. Sonra da diğer "köşe yazılarını" bize okuttu. Makale okuma alışkanlığını böyle edindim...

Belkıs öğretmenim; Rahmetli Kemal Sunal'ı sanat dünyasına kazandıran kişidir.
"Sen tiyatrocu olmalısın" diyerek Kemal Sunal'ı elinden tutup Müşfik Kenter'e götürür. (Kemal Sunal'ın anılarından)

Felsefe deyince...

Bu bağlamda, Prof. Dr. Erol Manisalı'nın da bir anısını hatırladım. 17 Şubat 2014 tarihli yazısında şöyle diyor:

"Felsefe hocam Belkıs Enöktem bana ödev olarak Prof. Henri Bergson’un 'Sezgicilik Kuramı'nı inceletmişti; iki aylık çalışmamı sınıfta sunmuştum."

Lise seviyesine bakar mısınız? Prof. Henri Bergson’un "Sezgicilik Kuramı" inceleniyor?

Fikret Ateş:

Edebiyat öğretmenim. Türkiyat Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ahmet Ateş'in eşi, Prof. Dr. Toktamış Ateş'in annesi... Edebiyata olan sevgimi, kompozisyon yazma merakımı bana aşılayan değerli öğretmenim...

Vefa'lıların fizikçi "Azade" hocası:

Madam Curie'nin hayatını okumayan hiç kimseyi mezun etmeyecek kadar fizik bilimine tutkun efsane hocası.

Hamiş:

"Eğitim ve Öğrenim" diyoruz... İkisi birbirinden farklı kavramlar.
Kavramsal tartışmaya açılırsa söylenecek çok söz var tabii ki. Uzar gider.
Kendimce basit bir ifadeyle;

Eğitim; "malumat" olanın içselleştirme marifetiyle bireyi yontmasıdır.

Refet ANGIN

Prof Dr. Erol Manisalı "Umut ve Umutsuzluk"





Yorumlar

Popüler Yayınlar