Tophaneli Anısına
Onu ilk; on yıl önce, okuldan dönen kızımın kucağında gördüm. Soğuk ve yağmurlu bir Aralık ayı akşamı; sırılsıklam, çamura bulanmış hâlde... o kadar küçüktü ki; ne olduğunu anlayamamıştım. "Kuş yavrusu mu bu?" dediğimi hatırlıyorum. Kızımın okul servisi Tophane Yokuşu'nun hemen başından kalkıyordu. Servis minibüsünün altında bulmuş ve eve getirmiş. Adını Pati koydu...
Pati sonradan büyüdü, serpildi, karın kasları aşağı doğru sarktı; üyesi olduğu kedigiller familyasının minyatür kaplanına dönüştü... yürüyüşünde bir tuhaflık vardı bana hiç de yabancı gelmeyen; yan yan, salına salına yürüyordu, lâkin çıkaramadığım...
Günlerden bir gün evin koridorunda göz göze geldik. Gözlerime dik dik bakıyordu. Memeli türlerinde "dik bakmak" belâyı çağırmak demektir.
"N'oluyo len!" dedim; oralı olmadı... kapının önünden terliği alıp atar gibi yaptım, yine oralı değil. Terliği otuz santim kadar yakınına attım... kısa bir süre istifini bozmadı... sonra arkasını dönüp aynı yürüyüşle sakince uzaklaştı. İşte o an durumu anladım, kabadayı yürüyüşüydü bu; Tophaneli ya!...
Kedilerle bir derdim olmamasına rağmen, esas köpekleri severim... Fakat Pati bambaşka bir şeydi... Ele avuca sığmayan; başkaldırı onda, kural tanımazlık onda, her türlü isyan onda... Sanki onda kendimi gördüm...
Kedi dediğin "mınış mınış" olur değil mi?; mıncıklayarak seversin de sesi çıkmaz... Örneğin, kendisinden bir ay sonra aileye katılan eşi Lolita:
O maviş gözler, o bakışlar. O parlak ve kabarık tüyler... Gerdan kırmalar. Bir yürüyüşü var sanırsın kraliyet tören kıtasını denetliyor... Mıncıkla mıncıklayabildiğin kadar...
Pati'ye gelince... sıkıysa mıncıkla; saniyeler içerisinde onlarca cırmık yarası alırsın... Sevme ve sevilme kurallarını tek başına koyar: her türlü hak onda; bilgisayarla, kitapla, akıllı telefonla vs. meşgulsen... ve sevilmek istiyorsa ortamı dağıtır; tos atar, pati atar, kucağına oturur, ekrana gölge eder vs lâkin sadece başını okşayabilirsin... kucağına alamazsın ısırır ve cırmıklar...
Hayatımda böyle bir şey görmedim:
Evin yangın merdiveni çıkışı 1.5 mt2 kadar... Hadi dedik, "çiftimize mahrem bir ortam yaratalım"... Onlar için "dayadık, döşedik"... bu fikri sevdiler... Her akşam yatma vakti geldiğinde... bay Pati önce karşına geçer ve bir dakika kadar gözlerine bakar... anlamadın mı? ya da oralı olmadın mı? Miyavlamaya başlar... Yine olmadıysa... patisiyle dürtmeye başlar... ve sonunda cırmıklar...
Tıpkı bir annenin çocuğunu odasına götürüp yatırması misali... Pati'yi (eşi onu takip eder) odasına götürüp yatıracak, lâmbayı söndürüp kapısını kapatacaksın... İçine ne kaçmıştı bilmiyorum ama kediden çok fazla bir şeydi bundan adım gibi eminim...
26 Kasım pazar günü öğleden sonra tuhaflaştı... Pati "O Pati" değil... başını kaldıramıyor... akşam oldu, "beni odamıza" götürün saatleri geldi ama tık yok... gitmek istemiyor... başını okşadım, sevdim... ama gözlerindeki o "teslimiyet" ifadesi geçmedi...
O an anladım; "Styx nehrinin" kıyısına gittiğini... Saat 23:40'ta acılar içinde bağırmaya başladı... ayaklarının üzerinde durmaya çalışıyor ama devriliyordu... Kaptığımız gibi veterinere götürdük... Enfaktrüs geçirmiş... yoğun bakıma aldılar ve 03:15'te bizi eve gönderdiler... 05:35'te "öldü" diye telefon açtılar...
Çoğunlukla yüreğimle ağlarım; gözümle ağladığım enderdir... ama bu serseri var ya... Bu Tophaneli... beni her iki türlü hüngür hüngür ağlattı...
"Hayır bu akşamı unutamam
Veya ayrılırken yüzünün halini
Ama sanırım hikaye böyle devam ediyor
Hep gülümsüyorsun
Ama gözlerinde
Kederin kendini gösteriyor"
Harry Nilsson
Tophaneli Dostuma
İki farklı türüz
Sen melekler katından saf ve masum
ben ise yeryüzünü kana bulayan cinsten
Yıldız olup kaydın sonsuzluğa
Benim sonum meçhule kayarken
Seni çok ama çok özlüyorum şimdiden
Olur da yakamı cehennemden kurtarabilirsem eğer
Yeniden bir araya gelebilirsek eğer
"Akh buluşmamız"
Şölene dönüşsün.
29.11.2017 H.E.
Yorumlar
Yorum Gönder